KÜLTÜR
Uşak eskiden beri kültür ve eğitim çalışmalarına önem vermiş bir ildir. 1671 yılında Uşak’a gelen Evliya Çelebi, eserinde burada alim ve ileri gelenlerin çok olduğundan bahsetmiştir.Cumhuriyet’in ilanından önce Uşak’ta faaliyet gösteren 26 medrese ve çok sayıda mektep bulunmaktaydı.
POPÜLER KÜLTÜR
Uşak’ta çekilen bazı film ve klipler
Yılanların Öcü (Başrol: Kadir İnanır, Fatma Girik, Serpil Çakmaklı, Erdal Özyağcılar)
Eğreti Gelin (Demiryolu sahneleri. Başrol: Müjde Ar, Nurgül Yeşilçay, Onur Ünsal, Fikret Hakan)
Aşk Mahkumu (Başrol: Kerem Alışık)
Koyver Kendini Gitsin (Başrol: Levent Kırca)
Kurşun Yarası (Başrol: Berdan Mardini)
Ateşin Düştüğü Yer (Başrol: Levent Kırca)
Son İstasyon (Başrol: Levent Kırca, Damla Sönmez, Korel Cezayirli, Suna Selen)
Deli Saraylı (Başrol: Perran Kutman, Çetin Tekindor, Melis Birkan, Özge Özpirinççi)
Harbi Define (Başrol: Cengiz Küçükayvaz, Sinan Bengier, Haldun Boysan, Önder Açıkbaş)
Kara Tren (Özhan Eren klibi)
Genellikle demiryolu belgeselleri başta olmak üzere belgeseller.
EDEBİYAT (Aşık tekke edebiyatı,halk şairleri)
AHMEDİ (1334-1413)
Asıl adı Tacettin İbrahim Bin Hızır’dır.Doğum yeri Uşak’ın Sivaslı İlçesidir. XIV. asır Anadolu Türkçesi Edebiyatının en büyük şairidir.Aynı zamanda hekim, hattat, ressam ve alim bir kişidir. Ahmedi çok sayıda kaside,gazel söyleyerek;büyük aşk ve macera hikayeleri yazarak manzum tarih ve tıp kitapları meydana getirerek,divan şiirinde nesne vadisinde ve ilim yolunda kurucu şair sıfatıyla çalışmıştır.
Eserleri :Divan sanat bakımından en kıymetli eseridir. 8000 beyiti aşan bir manzumedir.Kaside ve gazellerden oluşur. Çoğu Yıldırım’ın oğlu -Emir Süleyman adına yazılmıştır.
Ömer Bedrettin UŞAKLIGİL : (1904-1946)
1904 yılında doğan Ömer Bedrettin Cumhuriyet döneminin saygın şairlerindendir.Ününü kaynağı halk şiirinde olan lirik dizelerinden alır.Ömer Bedrettin ilk öğrenimini Uşak’ta orta öğrenimini Sivas’ta ve İstanbul’da yapmıştır.1943 yılında Büyük Millet Meclisine Millet Vekili olarak girmiş 24 Şubat 1946 yılında hayata gözlerini yummuştur. Ömer Bedrettin memleket renklerini ve manzaralarını yansıtan duygulu, zevk, şekil, kalıp ve vezin yönlerinden sağlam şiirleriyle hecenin beş şairinden biri olarak geçmiştir.Deniz Sarhoşları,Yayla Dumanı,Sarı Kız mermerleri isimli üç şiir kitabı vardır.
ANLATMALAR (destanlar,efsaneler,halk hikayeleri, masallar, fıkralar vb.)
EFSANELER
ALİ İLE KEZBAN EFSANESİ
Bir zamanlar Uşak civarında yaşayan varlıklı bir ailenin Kezban adında bir kızı vardır.Çobanlık yapan Ali dağ eteklerinde sürü güderken bir gün Kezbanı görür.Çoban Ali ondan sonra Kezbana vurulur.Ali yıllarca sevdasını saklar durur.Artık dayanamaz hale gelir.Var git ana Kezbanı babasından iste der annesi oğlunun kıramaz varır beyin evine muradını söyler.Bey kızar oğluna söyle …….yüksek dağların başı dumanlı olur baş döndürür.Başını yükseklerde gezdireceğine dağın eteklerinde sürüsünü gütsün dengini bulsun der. Bu hal üzerine Ali’de Kezban da derinden yaralanmışlardır.Neticede kaçmaya karar verirler gece yarısı bir pınar başında buluşurlar.Bu adara beyin adamları pusu kurmuşlardır. Orada ikisinide vururlar.
DİKİLİTAŞ EFSANESİ
Vaktiyle Uşak İlinin Banaz İlçesi yakınındaki Ayrancı Köyünde çocuklu bir kadın yaşarmış, bu kadının evi köy dışındaki bir tarlanın ortasındaymış,tarlanın civarında tek tek evler varmış bir gün bu kadın yufka açıyormuş,tam o vakit kadının çocuğu ağlamaya başlamış bunu gören kadın çocuğuna doğru uzanarak neden ağladığına bakmış ve çoçuğun altına pislediğini görmüş yerinden kalkıp bez almayı üşendiği için çocuğunun altını açtığı yufkalardan biriyle temizlemiş.Tam bu sırada annesi de çocukta oracıkta taş oluvermişler.Şimdi bu olayın geçtiği yer Dikili taş mevkii olarak bilinmektedir.
FIKRALAR
ALLAHIN İŞİ BAKKALIN TAŞI
Köylünün biri Uşak’a gitmiş.Burma Camiinin karşısındaki bakkaldan bir şeyler alacakmış.Bakkal köylünün aldıklarını kilo yerine teraziye taş koyup taşla tartıyormuş. Köylü sormuş :
-Senin dirhemin yok mu?Neden taşla tartıyorsun.Demiş.
-Sus…sus…çarpılırsın.Allahın işine cami karşısındaki bakkalın taşına karışılmaz. Demiş.
DAĞIN TAŞIN KURDUN KUŞUN KIYMETİNİ BİLELİM
Çok eski zamanlarda Yörük Uşak’a inmiş.indiğinde Uşak’taki lokantaların çoğu kapalıymış. Nedenini sormuş.
-Ramazan geldi…..demişler
Yörüğün ramazanla, kurbanla ilgisi yokmuş. Aç acına yaylasına geri dönmüş.
-Amanın dostlar….yaylamızın kıymetini bilelim Uşak’a Ramazan deye biri gelmiş ortalığı kırmış geçirmiş.Açık tek bir aşçı dükkanı bulamadım.Açlıktan öldüm.Sis siz olun Ramazan gelince Uşak’a gitmeyin.Şu yaylamızdaki kurdun,kuşun,dağın,taşın kıymetini bilelim. Demiş.
VALİ BEY BENDEN SONRA GELİR
Vilayette çalışan memuru herkes tanır. Sürekli takılırlarmış. Memurda hergün bir fıkra uydururmuş. Günlerden bir gün
-Bu vilayette Vali bey benden sonra gelir.Demeye başlamış. Bu sözü sabahları günaydın yerine kullanmaya başlamış. Söz sonunda Vali beyin kulağına gitmiş. Vali bey sormuş.
-Söyle bakalım bu vilayette Validen önce kim gelir,demiş
Memur
-Ben efendim diye yanıtlamış.
Vali
-Ne demek o, diye sinirlenirken yanıtını da almış
-Efendim siz saat onda, on otuzda teşrif buyurursunuz. Ben ise sizden önce saat dokuzda vilayete gelirim.Demiş.
ŞİİRLER (DESTANLAR, TÜRKÜLER, MANİLER, TEKERLEMELER, NİNNİLER, AĞITLAR)
Bugün Bir Eylül Güneş pırıl pırıl Işık saçıyor Kocatepe de Türkün aslanları Destan yazıyor Kahpe düşman Vurgun yemiş kaçıyor Kutluyoruz, Kutlu olsun Bir Eylül Süvariler Düşmanların peşlerine takıldı Nice! Kol,gövde,baş,bacak Dumlupınar ovasına saçıldı. Atanın oğulları Akdenize açıldı. Kutluyoruz Kutlu olsun Bir Eylül Uşak’a Askerimiz girdi giriyor Düşman mevzileri |
Birer birer eriyor Göğem Köyünden Düşmanların ordusu Trikopis’i esir veriyor İkindi vaktinde Minareler, selalarla çınlıyor Süngü yemiş düşman iti Köpek gibi inliyor. Milleti ile vatanım Atası ile diriliyor Kutluyoruz Kutlu olsun Bir Eylül Serçe sürüsünden, Alay mı olur? Bu topraklar benim. Düşmanlara Vatan mı olur? Her destan yazanlar Kemal mi olur? Kutluyoruz,Kutlu olsun Bir Eylül |
UŞAK HALK TÜRKÜLERİ
Bazı meraklıların ve halk müziğine gönül vermiş birkaç Uşaklının sayesinde birçok Uşak halk türküsü radyo repertuarlarında bulunmaktadır.bunlardan bazıları arpalar hasır oldu,aşağıdan gelir yörük evleri,aşağıdan geliyor fadimem,aşağıdan geliyor gül ayşe,ay bulutta,ayağında mesi var,ayşe dedim adına,bahçenin harımıyım,bahçenizde güren var,binnaz kızı naz kızı,çattılar kazan taşını,çay başında çırpınıyor baykuşlar,çeşmeden döndü geliyor,çeşmeden dudu geçti,ekinler ekilirken,evlerinin önü kuyu,evlerinin önünde bulgur dibeği,evren köyün alt yanında bostanı,ey su yolu,feslikanım dam başında,karanfil oylum oylum,göç dereden gece geçtim,gül kurusu kalburda,hadi gidem garadaşa,hani benim yemenim,harman yeri düz düze,islicenin çeşmeleri,ince karanfildir kavganın başı,islamoğlu,karşı karşı evimiz,kiremitte buzmusun,küp dibinde bulgurum,meleme koyunum vaz geç kuzundan,nazoğlunun biber gibi benleri,ormandan gel,pabucumun beli kırık sürürüm,paşa beyin merdivenden inişi,penceresi yeşil perde,portakalın sarısı(memduh bey)siyah keten carım var,sizin dükkân bizim dükkân demirden,uzun uzun kamışlar,vardım takmak hanına,yılan aktı kamışa,yordu beni evinizin yokuşu vs..
TÜRKÜLERİMİZ
ON YEDİ BENLİ ŞADİYE : Banaz’ın Yazıtepe (İmrez) Köyünden onyedi benli Şadiyenin hikayesidir. Şadiye adındaki genç kız biriyle evlendirilir.Daha sonra ilk eşinden bir çocuğu olur.Şadiye çocuğu henüz altı aylıkken onu bırakıp komşusunun oğlu ile kaçar.Şadiyenin kaynı bunu öğrenince onun kaçtığı adamı vurup öldürür.Adamın ölüsünüde yakarak ortadan kaldırır.Bunun üzerine köyde Şadiye’ye şöyle bir türkü yakılır.
Ay bulutta bulutta Evleri Camiye yakın Ay butla giriyor
Mendilim kaldı dutta Ak gülleri sen takın Gözüm yari seziyor
Geleceksen gel gayrı Zengin kocaya vardın Geleceksen gel gayri
On yedi benli Şadiyem On yedi benli Şadiyem On yedi benli şadiyem
NERİMAN’IN TÜRKÜSÜ
Yıllar önce Sivaslı İlçesinde yemyeşil gözlü,altın sarısı upuzun saçlı güzeller güzeli bir kız yaşarmış.Havacı bir üsteğmen bu kızı görmüş sevmiş ve talip olmuş.Haberler salınmış dünürler gönderilmiş.Neriman’da teğmeni beğenmiş ve nişanlanmışlar.Birbirlerini çok sevmişler.Hasretle düğün mevsimini beklerken;teğmen bir uçak kazası geçirir ve ölür.Kara haber Neriman’a tez ulaşır.Neriman’ın dünyası kararmıştır.Hayalleri ümitleri sevdiceği hepsi gitmiştir.”Gayrı bana yaşamak haram” deyip evinden çıkar gider.Sivaslı halkı Neriman’ı günlerce arar.Tam on gün sonra kullanılmayan bir kuyuda ölüsünü bulurlar.Ailesi yanıp kavrulmuştur.Tüm yöre halkı üzülmüştür.
EKİNLER EKİLİRKEN
Ekinler ekilirken
Çiziye dökülürken
Senide benden ayırdılar
Sunada boylu Neriman
Şafaklar sökülürken
Vardım pınar akmıyor
Yar yüzüme bakmıyor
Dokuz da daldan gül kopardım
Suna da boylu Neriman
Senin gibi kokmuyor
Uşak duman sis oldu
Açan güller hep soldu
Aç gözünü göreyim
Suna da boylu Neriman
Kalbim hasretle doldu.
Kaynak :Bu türkünün öyküsü ve sözleri Ali KIRHAN’dan alınmıştır.
KİREMİTTE BUZMUSUN
Kiremitte buzmusun Şu binanın üst yanı
Gelinmisin kızmısın Altıda berber dükkanı
Yarim size varıcam Teskereli geliyor
Evdede yanlızmısın (Yan Osmanım yan) Hacıların Osmanı (Yan Osmanım yan)
Deniz üstünde biber
Kayıklar gelir gider
Ne mektup var ne haber
Yüreğim yanar gider (Yan Osmanım yan)
MANİLER
Ağacın dibinde yatarım Altın dişim kanamaz Arabamız dört teker
Tabancamı atarım Sevda bana yaramaz Düz ovada su çeker
Beni beğenmeyen kızları Ver ana sevdiğime Konuşturmazlar yarim
Yarım soğana satarım Kendi düşen ağlamaz Merhaba desek yeter
Banazın kavakları Ben bir kuzu gördüm Bir taş attım gediğe
Dökülür yaprakları Tüyünü kırmızı gördüm Saat geldi yediye
Kokulu güle benzer Aşağı mahalleye indim Analar kız büyütmüş
Şu Uşağın kızları Sevdiğim kızı gördüm Oğlanlara hediye
Percereden at beni Tabağa koydum darı Zeytin kara ben kara
İn aşağı tut beni Ağlarım zarı zarı Zeytine vermem para
Dizlerinin üstünde Beni Uşak’tan ayırdı Gel yarim buluşalım
Ninni çek uyut beni Keleter başlı karı On bire çerek kala
Kara örgü örmezler Kara kara kazanlar Kara koyun etli olur
Bana sana vermezler Kara yazı yazanlar Kavurması tatlı olur
Gel yarim kaçıverem Cennet yüzü görmesin Buralarda yar seven
Karanlıkta görmezler Aramızı bozanlar Ölmez ama dertli olur
TEKERLEMELER
1-Hep deli hop deli bizimkilerin soyu sopu deli
2-Yumurta tık tık elinden bıktık.
3-Gulağım sağır demenim ağır ür benim koca cavır
4-Sarı öküz saza gider,boynuzu düze gider ben gızı almaya geldim.Verirseniz gıza geldim.Vermezseniz tuza geldim.Gızınıza güllü derler oğlumuza ünlü derler.
5-Çıt pıt nerden geldin ordan çık gelin saçları kıvırcık.
6-Düşün koca Musa düşün eşek alınırmı gışın onunda parası peşin
NİNNİLER
1-Uyusunda büyüsün ninni
Kuzularla büyüsün ninni
Nenni yavrum neni
Yeşil billur testin olsun
Yavrum bir Allahta senin dostun olsun
Nenni yavrum nenni uyu yavrum hu hu hu
Al telinden kurusun yelden
Baban gelcek gurbet elden
Neni yavrum neni uyu yavrum hu hu hu
Nennilerle büyüteyim
Yavrum seni nasıl uyutayım
Nennilerle uyusun nenni.
Kuzularla yürüsün nenni
2-Şu dağların eteği
Dibindedir aslan yatağı
Iramış gitmiş annesinin yolları
Nenni oğluma nenni
Merdiven indiremedim
Yönünü yöntemini döndüremedim
Ben gurbetin içinde
Yavrumu bilemedim
Nenni de oğluma nenni
UŞAK AĞZINDAN İLENMELER
Allah hekim bilmedik dertler versin
Atılıp gidesice kuduz
Canından ciğerinden yanasıca
Cehennem kazanına düşesiceler
Ekmek Hıdır’ın su Bedir’in
Yin yin gudurun gırannık
Naha ayıbını gara topraklar örtsün
Naha işşalah cigerin bağına pelit közü yapışsın
Naha işşallah bi gızın köçek bi olun çiçek olsun
Naha işşallah kafana hırsız daşı inşin
Olmalara gomalara erme gara cavur
Oduna ocağına bayguşlar dünesin
Olmalara ermelere gamla emi
Zank ölümünden geberesice
Zıkkımın gır kökünü ye işşallah
KALIPLAŞMIŞ SÖZLER (atasözleri, deyimler, bilmeceler, dua ve yeminler)
ATASÖZLERİ
-Adam sel kadın göldür.
-Akılsız kafanın taban çeken zorunu
-Ak köpeğin pamuk pazarına zararı olur.
-Ar yiğidi kambur eder.
-Babanın akçası ananın bohçası.
-Borç yiğidin kamçısıdır.
-Elle gelen düğün bayram.
-Gün geçer kin geçer.
-Leyleğin boklusu yuvada kalır.
-Ne umarsın bacından bacın ölüyor acından.
-Yalamayınca doyulmaz,yıkamayınca giyilmez
UŞAK AĞZINDAN BİLMECELER
• Ak çıkının içinde sarı altın (YUMURTA)
• Altı göl üstü gül (LAMBA)
• Harımdan atla gaz yumurtla (KABAK)
• Sarı öküz sarkık durur düşerim diye korkup durur (İĞNE)
• Kat kattır katmer değil kırmızı elma değil (SOĞAN)
• Et dedim met dedim git kapı arkasına yat dedim (SÜPÜRGE)
HAYATIN DÖNÜM NOKTALARI
DOĞUM : Hamile kadınların doğumlarına kadar yediklerine ve içtiklerine dikkat etmesi gerektiğine inanılır.Eğer kadın günden güne güzelleşiyorsa doğacak çocuğun erkek,günden güne çirkinleşiyorsa kız olduğuna inanılır.İlk doğumlar oğlan ve kız evleri için en önemli olaylardan biri sayılır.Kız evi tarafından çocuğa beşik,yatak,yorgan ve iç çamaşırı gibi hediyeler alınır ve törenle oğlan evine götürülür
EVLENME : Eskiden Uşak’ta evlilik görücü usulü ile olurdu.Beğenilen gelin adayı kızın evine oğlan tarafı münasip kişilerle birlikte “Dünür gider” Allah’ın emri, peygamberin kavli ile kız istemeye geldiklerini belirtirler.Kız tarafı düşünmek, araştırmak ve danışmak için süre ister.Oğlan tarafının daha sonraki ziyaretinde uygun bulunursa söz kesilir.Nişan konur,nişan töreni yapılır.Bu törende misafirlere nişanlanan çiftlerin ömür boyu işleri beyaz, günleri aydınlık olsun diye süt içirilir.Düğün sırasında kız kendini kardeşlik oğlanda sağdıç tutar.Düğünler genelde Perşembe veya Pazar gecesi esas alınarak başlar.Üç,beş gün önceden eşe dosta akrabalara oku denilen davetiyeler gönderilir.Düğün gününden bir iki gün önce davul zurna getirilir,yemek hazırlıklarına başlanılır,etlik hayvanlar kesilir,keşkekler dövülür,büyük kazanlarla yemekler pişer,misafirlere ikram edilir.Gerdekten bir gün önceki gece kına gecesidir.Oğlan evi tarafından hazırlanan “kına heybesi” kız evine götürülür.O gece kız evinde şenlikler yapılır.Kına gecesi günü oğlan tarafının aldığı “çeyiz” davul zurna eşliğinde kız evine götürülür.Kız tarafının çeyizi ile birlikte sergilenir.Düğün günü bütün çeyizler toplanır.Tekrar oğlan evine yeni çiftlerin eşyaları olarak gider.Gelin alma günü Perşembe veya Pazar günüdür.Bugünlerde eğlence yapılmaz gelin hazırlanır,süslenir,giydirilir.Herkesin görebileceği bir odada bekletilir.Oğlan evinde güvey hazırlanır ve öğleden sonra davul zurna eşliğinde arabalı düğün halayı konvoy halinde gelin almaya gider.Kız evinde fazla beklenilmez gelin çıkarılır.Daha sonra oğlan evine dönülür.Gelin inince damadın babası tarafından avluya kadar götürülür.Burada gelin oturur.Oyunlar oynanır.Aynı gün kız evinden sinilerle baklava, börek, tavuk eti vb. yiyecekler gelir eğlenceler akşama kadar devam eder.Gelin gerdek odasına girmeden önce kapıya bir parmak yağ çalar,çivi çakar,gelinin eline ekmek verilir.Gelin ekmekleri omzundan geri atar.Orada bulunanlar ekmekleri toplarlar.Gerdek gecesi akşamı hoca çağrılır.Daha önce kıyılmış resmi nikaha ilaveten dini nikah kıyılır.Damat sağdıcı tarafından yumruklanarak gelin odasına konulur.Damat gelini konuşturmak için çeşitli hediyeler verir.Kız evinden gelen tavuk eti ve baklavalar yenir.Damat önde gelin arkada iki rekat namaz kılarlar.Ertesi gün evdekilerin eli öpülür.Kızın annesine haber gönderilerek bahşiş alınır.Aynı gün kız ve oğlan evinin birlikte katıldığı “yan günü” eğlencesi yapılır.Yemekler yenilir.
ÖLÜM ADETLERİ :Ölüm olayının hemen ardından ölen kişinin çenesi bağlanır.Ve gözleri yumulur.Daha sonra ölü soyularak ince bir örtü ile örtülür.Çeşitli dualar okunur.
Duadan sonra ölüye şişmemesi için karnının üzerine demirden yapılmış bir eşya konulur.Ve elleri iki yanlarına uzatılır.Ölü yıkanıncaya kadar yanında Kuran okumak mekruhtur.Ölünün gömülme hazırlıkları vakit geçirmeden yapılır.Ölü temiz bir koku ile kokulandırılmış ve tütsülenmiş bir teneşir üzerine konulur.Sonra avret yerleri örtülür ve abdest aldırılır.Üzerine sabunlu su dökülerek başı ve yüzü yıkandıktan sonra sol yanına çevrilir.İlk önce sağ yanı yıkanır daha sonrada sağ tarafına çevrilerek sol tarafı aynı şekilde yıkanır.Bütün bunların ardından bir havlu veya bezle kurulanarak ölü kefene sarılır.Cenaze götürülürken tabutu dört kişinin omuzlaması sünnettir.Tabutu ne kadar çok kişi taşırsa ölen kişiye o kadar çok sevap yazılacağına inanılır.Mezara varıldığında kabir yarım adam boyu veya göğüse varılacak derinlikte kazılır.Kıble yönüne lahit yapılarak ölü kıble yönünde içine konulur.Sonra kefenin düğümü çözülür.Kerpiç ile lahtin üstü kapatılır ve kamışlarla örtülür.Sonra da kabrin üzerine toprak atılarak deve hörgücü gibi tümsek yapılır.Kimileri ölünün çok değer verdiği eşyasını (eşarp,şapka vb.)mezarının başına koyar.
GELENEKLERİMİZ
Kız Arama : Askerliğini bitirmiş olan oğlanların anneleri tanıdıkları yoluyla kız aramaya başlar, Kız bulunduktan sonra ailesine haber gönderilir.
Yavuklu Olmak : Oğlan evinden kız evine birkaç ihtiyar kadın görücülüğe gider kız beğenilirse aynı eve birkaç gün dünürcülüğe gidilir. Oğlanın annesi kız evinin pis ya da temiz olduğunu anlamak için divanın altına beyaz bir ip atar. Ağzı kokuyor mu diye kızı öperler. İyi duyuyor mu diye kısık sesle bir şey sorarlar.
Kız isteme : Dünürcüler, Allah’ın Emri Peygamber’in Kavli ile kızı isterler. Kız evinden olumlu cevap alınırsa, kız evi oğlan evine yemek davetinde bulunur. böylece kız evinden söz alınmış olur. Dünürcülere kız verilmek istenmezse oğlanın kahvesine tuz atılır Ayakkabısına tuz veya su konur
Küçük ve Büyük Nişan : Nişan çalgılı ya da çalgısız olarak kız evinde yapılır.oğlan evi gelin kızın büyük nişanda giyeceği ve takacağı altınları hazırlayarak, akrabalarına ve komşularına nişan davetinde bulunur. Kız evi de kendi çevresini davet eder. Nişan günü aile büyüklerinin elleri öpülerek karşılama yapılır. Ardından yenilir, içilir ve eğlenilir. İsteyen gelin kıza nişan günü hediye getirir
Gelin Kız Hamamı : Oğlan evi tarafından kız evi hamama davet edilir. Evlilik hayatında mutlu olan bir kadın tarafından gelin kızın başı sabunlanır. Bütün akrabaları kızın başına su dökerek hamam havlusu ile onu kurular. Yıkanma ve kurulanma bittikten sonra türküler söylenir ve kahve içilir. Hamam sefası bittikten sonra kız evinden oğlan evine börek, pide ve dürüm gider.
Kına Gecesi : Düğün hazırlıklarına başlayan taraflar akraba ve komşularını haberci aracılığıyla kına gecesi ve düğüne davet eder. Bu arada oğlan evi resmi Nikah hazırlıklarını tamamlamıştır. Kız evinde çalgılı olarak yapılan kına gecesinde
Türküler söylenir. Gelin kızın ellerine ve ayaklarına kınalar yakılır.
Oturtma : Kına gecesi günü oğlan evinde, damat ve arkadaşları toplanarak İçki içilir.
Düğün : Düğün sabahı gelin kız hazırlanırken, oğlan evinde de geleneksel güvey giydirme içkili ve çalgılı eğlenti sırasında damadın hazırlanması yapılır. Hazırlıklar bitince fayton, at ya da arabayla gelin almaya gidilir.
Gelin Alma : Düğün günü kız evinden oğlan evine türlü hediyeler götürülür. Düğün eğlencesi ailelerin durumuna göre salonda ya da avlu da yapılır. Genellikle akşama doğru son bulan düğün eğlencesinden sonra herkes yemeğe oturur. Yemekten sonra damat ve arkadaşları yatsı namazına giderler. Damat namazdan geldikten sonra yumruklanarak gelin odasına girer. Damat gelinle biraz konuşup görüştükten sonra kendilerine getirilen baklavayı yerler. Daha sonra ikişer rekat namaz kılarlar zifaf gecesinin ardından ertesi gün büyüklerin elleri öpülür.
HALK BİLGİSİ
HALK HEKİMLİĞİ :
1. Sinirleri yatıştırmak için –Kavun
2. Kansızlığa karşı-Üzüm
3. Ateş düşürmek için –Erik
4. Soğuk algınlığı ve öksürük içir-Pişmiş Elma
5. İshal için -Muşmula
6. Sancıyı kesmek için- Kekik
7. Karın ağrısı için- Nane
8. Sıtmaya- Sarı Diken Suyu
9. Uykusuzluğun giderilmesi için (Haşhaş Kabuğu)
10. Diş sızısı için (Karanfil Suyu)
HALK VETERİNERLİĞİ :
Halkın temel geçim kaynaklarından biri olan hayvancılıkta meydana gelen hastalıklar halkın uyguladığı çeşitli yöntemlerle tedavi edilmeye çalışılır.
İshal: Buna yörede “ötürük” denir. Hayvan ishal olunca dağ eriğinin kurutulmuşu kaynatılır. Hayvana içirilir. Meşe mazılarını kurutulmuşu toz haline getirilir. Sulandırılarak hayvana içirilir.
Şap Hastalığı : Hayvan topallar yürümekte güçlük çeker tırnaklarının arasına katran çalınır. Keçi kılından yapılan bir örgü ile katran iyice sürülür.
Uyuz : Katran yağ ile karıştırılır.Ateşin üzerinde kaynatılır. Bez veya keçe ile hayvanın ağız kısımlarına, koltuk altlarına,bacak aralarına sürülür. Hayvan yıkanarak DDT’
İNANIŞLAR
İki bayram arasında nikah kıyılmaz
Salı günü yola çıkılmaz
Köpek uluması ve baykuş ötmesi kötü olay habercisidir.
Çocuk emeklerse eve misafir gelir.
Yeni doğan çocuğa nazar değmesin diye atleti giydirilir.
Akşam sakız çiğnenmez.(Ölü eti çiğnendiği farzedilir)
Hamile iken saç kesilmez ve boyatılmaz (Çocuğun ömrü kısalır)
Yolculuğa çıkanın arkasından hemen ev süprülmez (Giden geri dönmez diye)
Salı ve Cuma günleri çamaşır yıkanmaz,saç ve tırnak kesilmez.(uğursuz sayılır)
Boş beşik sallanmaz (bebeğin başı ağrır.)
Uyuyan çocuk öpülmez (Nazar değer)
Cam yada bardağın kırılması kazıyı defeder.
Çocuğun gamzesi olsun diye hamile kadınlar bol bol ayva yer.
Eldeki sabun bir başkasına verilmez.(Sabun yere bırakılır diğeri öyle alır.)
OYUNLAR
OYUN-SPOR (Cirit )
Yöremizde gelişmiş olan cirit Orta Asya’dan beri oynanan bir ata sporudur.İlimize her yıl Nisan ayında Türkiye genelinde müsabakalar düzenlenmektedir.Cirit atlarının en büyük özellikleri ani manevra kabiliyetinin yüksekliği ile atın insanla aynı anda özdeşleşmesidir.Cirit atıldıktan sonra,at manevra yaparak sahibine cirit çubuğunu vurdurmamak için geriye ani dönüş yapar.İlimizde ciritle ilgili çeşitli spor kulüpleri vardır.
UŞAK YÖRESİ HALK OYUNLARI
Uşak’ın konumu iç batı Anadolu eşiğinde olduğundan zeybek oyunlarından ve teke yöresinden etkilenmiştir.Teke ve zeybek yöresinin beşiğindedir.Geçiş yöresi olduğu için oyunları bol ve zengindir.
Zeybek oyunlarından daha çok Yörük zeybeğinden etkilenerek oynanmıştır. Kadınların oynadıkları zeybek oyunlarına da “efeleme” adı verilmiştir. Zeybek havalarının usulü dokuz zamanlıdır. Uşak yöresinde de en çok 9/8 zamanla oynanır. Oyunlar önce yavaştan gezinleme ile başlar,müzikli bir sergileme yaptıktan sonra nara atarak (haydi efeler,haydi efem,hayda vb.) oyuna başlanır.Oyun nakarat süresince döndürülür.Sonra yeniden gezinmeye geçilir.Kadın oyunlarında gezinme yoktur.
Kadınların oynadıkları oyunlar efelemeden sonra kadın oyunları ve düz oyunlar diye adlandırılır.
A-ZEYBEKLER
İslamoğlu Zeybeği
İslice Zeybeği
Takmak Zeybeği
Gediz Zeybeği
Bu oyunlar davul zurna eşliğinde kadın ve erkeklerin oynadığı kaşıkla oynanan oyunlardır.
B-DİĞER OYUNLAR
Karataş
Karanfil
Ormandan Gel
Elmanın İrisi
Üzüm Sereriz.
Ho tin tin (Banaz yöresinde kadınların tefle oynadığı bir oyundur.)
OYNANIŞ AMACI : Oyunların geneli düğünlerde,kına gecelerinde,oturmada (Oturma erkek tarafından bir önce gece yaptığı eğlence) yan gününde (düğün gününün ertesi günü sabahtan yapılan eğlence)gençlerin toplantılarında ve özel günlerde oynanır.
GELENEKSEL HALK GİYSİLERİ : Uşaklı kadınlarımızın önceleri yuvarlak yakalı,uzun etekli,gömlek,bunların altına giydikleri ayaklarına kadar uzanan kalçadan lastikli dizlik ve iç zıbın denilen önden bele kadar arkadan da kalçayı örtecek şekilde bir iç giyimleri vardı.Erkeklerinde iç giyimi kadınlarınkine benzerdi fakat yalnızca gömlek eteği kısa olurdu.Kadınlar dışarıya çıkacakları vakit önleri ve yanları yırtmaçlı,kolları uzun ve bol elbiseler giyerlerdi.Bunların üzerine de işlemeli bir kemer takılırdı. Ayrıca yine uzun,bel kısmından büzgülü koyu renkli olan bir başka sokak giysileri de vardı.Yeni gelinlerin bu elbiselerinin büzgülü olan kısımları süslü ( pul ve boncuk işlemeli) olurdu. Erkekler ise kemerli,dizlerine kadar bolca uzanan sonra ayak bileklerine kadar daralan,düğmeli kilot pantolon veya şalvar giyerdi.İşlemeli,uzun kollu cepken,bele bağlanan bir poçu ve yün çoraplar giysilerini tamamlayan diğer unsurlardı.Kadınlarımız başlık olarak,altın ile süslenmiş yazmayla tutturulmuş başa geçirilen bir başlık kullanırdı.Bu başlıkla saç bir bütün oluştururdu.Erkekler ise başlarına pamuklu veya ipekli bir poçu bağlardı.Kadınlar aksesuar olarak,altın bilezik,yüzük,bele kadar sarkan kolye,altın inci karışımlı küpe,siyah eldiven ve içi aynalı sedefli çanta taşırdı.Kadınlar evde nalın dışarıda keçmeli (kilitli) ponponlu sivri burunlu bir ayakkabı,bunların içine de yün ve kıl çorap giyerdi.Bunlardan başka evde mest de kullanılırdı.Erkekler daha çok kabaralı ve demirden yapılmış ayakkabı giyerdi.Ancak belirtilen bütün bu özellikler 1940 yıllara kadar devam edebilmiştir.
EL SANATLARI
Uşak Halısı : 16.yy.da uşak ve çevresinde yapılan halılarla Türk halı sanatının ikinci ve son parlak devri başlamıştır. Uşak halılarının madalyonlu ve yıldızlı olarak iki türlü halı tipi görülmektedir. Uşak halılarından en önemlilerinden biri olan madalyonlu halının boyu 10 metreye ulaşmaktadır. Bol sayıda kalmamış olan bu halılar 18.yy. ortalarına kadar devam etmiştir. Madalyonların yıldız şeklini almasından sonra yıldızlı Uşak halıları meydana gelmiştir. Avrupa’ daki müzelerde bu tip halılar çok sayıda saklanmaktadır. 16yy.sonlarında Uşak halılarının şöhreti bütün Avrupa’ya yayıldı. Asil aileler üzerlerinde kendi armaları işlenmiş Uşak halıları sipariş etmeye başlamışlardı.
Kilimcilik : Yöremizde tanınmış olan el sanatı Eşme Kilimleridir. Ancak diğer bölgelerimizde olduğu gibi Eşme Kilimleri de büyük bir değişikliğe uğramıştır. Geçmişte Eşme halkının kendi ihtiyaçları için yaptığı, bugün örnekleri camii ve mescitlerde bulunan eski kilimler, günümüzde evlerinde kullandıkları ve tüccar siparişleri ile ticari amaçla dokudukları kilimler karşılaştırıldığında, boya ve iplik kalitesi bakımından oldukça değişiklikler görülür. Eşme Kilimleri genel olarak, “ Altınbaş,Toplu-hürriyet-Albaş-Selvili Namazlağ olarak gruplandırılır. Ayrıca “ Gıcıklı dedikleri bir kilim türü de yapılmıştır. Her yıl mayıs sonunda Uluslar arası Eşme Kilim Kültür ve Sanat Festivali düzenlenmektedir.
Pamuk İpliği : Pamuk ipliği ( Kısa Elyaf) alanında başta Kaynak ve Erteks olmak üzere 16 işletme vardır Pamuk ve benzeri işletmeler ağırlıklı olarak open-end teknolojisiyle çalışmakta olup, kurulu OE, iğ sayısı 10.000’e kadar yaklaşmıştır. Yıllık üretim kapasitesi 18000 civarındadır. Genellikle 10/1-30/1 arası inceliklerde pamuk ipliği üretilmektedir.
Tekstil Terbiyesi : Pamuklu tekstil terbiyesi (kasar-boya-baskı apre) alanında dört kuruluş faaliyet göstermektedir. Yıllık işleme kapasitesi 50.000 metre civarındadır.
Yün ve Akrilik İplik Üretimi : Uşak’ta çok eski senelerden beri üretilen halının Hammaddesi yün ipliği, önceleri kirman,çıkrık ve elemle gibi basit el aletleri ve insan gücü ile imal edilmekteydi. Zamanla Avrupa’da sanayileşme hareketlerinin etkisiyle 1890-1895 yıllarında Yılancızade Kumpanyası, Hacıgedik ve Bacaloğlu Yün iplik ve mensucat fabrikaları kurulunca bu fabrikalar Uşak ve civarının uzun süre halı ipliği ihtiyacını karşılamıştır
1950 yılından sonra Yılancıoğlu fabrikasının tasfiyesi ile burada bulunan makineler diğer iş sahipleri tarafından yeni iş yerlerine monte edilmiş, İstanbul’ dan ve yurt dışından makineler getirilmiş, yurt dışında çalışan işçilerin girişimlerinin de eklenmesiyle bu sanayi kolu hızlı bir gelişme göstermiştir. Yün ipliği ağırlıklı olarak ştrayhgarn tipi olup az miktarda kammgarn tipi üretim de yapılmaktadır. Uşak, ştrayhgarn yün iplikçiliği alanın da hayli gelişmiştir. Faaliyette bulunan 275 tarakla Avrupa’nın en büyük ştrayhgarn tarak makine parkına sahiptir. Bugün Uşak’ta yün ipliği imal eden 80 civarında iplik fabrikası mevcut olup, yıllık üretim kapasitesi 40.000 ton/yıl’dır. Yıllık kapasite kullanım oranı % 50’dir. Yarı kammgarn iplik üretimi ise 7 işletmede yapılmakta, bu iplikler akrilik, trikotaj ve halı ipliği olarak tüketilmektedir. Yıllık üretim 2.500 tondur.
Elyaf ve İplik Boya : Uşak’ta 41 adet işletmede elyaf ve iplik boya yapılmaktadır. Temel olarak yün ve akrilik boyaması uygulanmaktadır. Bu işletmelerden 16 adedi yalnız boya tesisi olup diğerleri entegre tesisleridir. Boyama çoğunlukla elyaf halindedir ve yılda 15.000 ton boyama yapılmaktadır.
Elyaf Açma : Elyaf açma işlemi genellikle penye telefi değerlendirme şeklindedir. Eskiden İtalya’ya ihraç edilen penye telefleri ( Konfeksiyon, kumaş artıkları ) son yıllarda yapılan yatırımlarla Uşak’ta değerlendirilmeye başlanmıştır.
Bu yöntemle hem elyaflar tekrar değerlendirilerek ekolojik açıdan yarar sağlanmakta, hem de dahilde işlenerek katma değer elde edilmektedir. Uşak’ta elyaf açma için kullanılan 100 adet garnet makinası vardır. Bu makinalarla yılda 15.000a Adet elyaf açılarak ekonomiye geri kazandırılmaktadır. Açma elyaflar ştrayhgarn ve OE.iplik işletmelerinde kullanılmaktadır.
Diğer Tekstil Ürünleri : İlimizde son yıllarda özellikle çorap üretimi alanında önemli yatırımlar yapılmaktadır. Bunun yanında ev tekstil üretimi(nevresim,çarşaf) konfeksiyon üretimi triko kazak üretimi, yuvarlak ve çözgülü örme kumaş üretimi sayılabilir.
MÜZİK KÜLTÜRÜ
Yöremize ait 40-50 civarında türkü söylenir bunlardan bazıları
a)Kiremitte Buzmusun
b)On yedi benli Şadiye
c)İndim nane biçmeye
d)Ormandan gel a cavırın kızı da ormandan
e)Ayşem Nerden Geliyon
f)Ekinler Ekilirken
EKİNLER EKİLİRKEN
Ekinler ekilirken Çiziye dökülürken Seni benden ayırdılar Suna da boylu KEZİBAN Şafaklar sökülürken |
Vardım Pınar akmıyor Yar yüzüme bakmıyor Dokuz daldan gül aldım. Suna da boylu Keziban Yarım gibi kokmuyor |
Uşak duman sis oldu Açılan güller soldu Aç yüzünü göreyim Suna da boylu Keziban Kalbim hasretle doldu. |
Halk Müziği Araçları : Tezeneli sazlardan 4 telliden 12 telliye dek bağlamalar, Cura, bozuk, şeşber, uşak ilinde çalınırdı. Günümüzde ise halen bağlama, tambura, divan ve cura çalınmaktadır. Yaylı sazlardan 3 telli kemane, üflemelilerden zurna, dilli, dilsiz kaval ve düdüklerle, vurmalılardan davul, toprak Darbuka, tel, zil ve kaşık yaygın olarak kullanılır.
MİMARİ
Günümüzde Osmanlı yapı izlerini taşıyan Uşak Evleri’nden çok az kalmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılmış olan ve Osmanlı mimari özelliklerini taşıyan bu evlere Aybey, Işık, Karaağaç ve Kurtuluş mahallelerinde rastlamak mümkündür.
Uşak Evleri’nin genellikle birinci katları taştan, ikinci katı ahşap, cumbalı, beşik çatılı ve bağdadi sıvayla yapılmış kiremitlidir. Bu evler Kültür Bakanlığı’nca koruma altına alınmıştır.İlimizde tescilli 86 adet eski Uşak evi bulunmaktadır.
YEME İÇME
UŞAK YEMEKLERİ
Tarhana Çorbası : Malzeme olarak un, yoğurt, süt, kırmızı ve yeşil biber, nane, soğan, domates ve tercihe göre haşlanmış yoğurt veya fasulye belli oranlarla hazırlanır. Bir gün öncesinden hamur için maya hazırlanır. Hazırlanan maya un ile yoğrulurken, yukarıda sayılan malzemeler de ilave edilmek suretiyle, karışım hazırlanır. Belli bir kıvama gelen karışım, geniş kap,(Toprak çömlek veya leğen) içine konulur.15-20 gün bu kapta bekletilir. Bu arada 2 günde bir, hafif ıslatılmış elle karıştırılarak mayalanması sağlanır. |
Çömlek Eti : Parça etlerden yapılan bir yemektir. Özel olarak yapılmış bir çömleğin içine etler iyice yıkandıktan sonra yerleştirilir. İçine iki tane domates, yeşil bir tane soğan, acı tatlı karışık istenildiği kadar biber konur. Biraz salça, bir bardak su ilave edilir. Yeteri kadar tuz konup, çömleğin ağzı kalın bir kağıtla bağlanır. Üstüne bir kapak kapatılır. Mangala ateş yakılır, ateşin ortasına çömlek gömülür dibini tutmaması için arada bir sallayarak pişirilir.
Keşkek : Dövülmüş buğdaydan yapılan bir yemektir. Yıkanıp ayıklandıktan sonra ağır bir ateşte pişirilir. Pişmiş buğdaylar kabın içinde kepçeyle ezilir, kızartılmış tereyağı ilave edilir. Kıvamına gelince et suyu dökülerek servis yapılır.
Cendere Tatlısı : Baklavalık undan yapılır, içine bir yumurta, biraz tuz, aldığı kadar su ile hamur yoğrulur. Nişasta ile un karıştırılır. Beze açılır. Küçük küçük açmak gereklidir. Üç dört beze bir araya getirilerek arasına ceviz dökülür, rulo yapılır. Kıvırcık olması için iki taraftan büzülür ve istenildiği ölçüde kesilir. Fırında kızartılarak üzerine ılık şerbet dökülür.
Ayrıca, ilimizde yukarıda saydığımız yemeklerden başka, alacatene, çingene böreği, bamya, arapaşı, cepleme, şehriye, makarna, tirit, katmer, bükme,peksimet, gibi yemekler belli başlı yemeklerimizdendir. Tatlı olarak cendere tatlısı, baklava,çekme helva, güllaç, sütlaç, köpük helva, kozlu helva, kırmızı helva, haşhaş sürtmesi, susam sürtmesi ve höşmerim yapılır.
Tahin Helva : Günümüzde fabrikalaştırılmıştır. Küçük imalathanelerde yapılanları günlük yapım olduğundan tazelikten öte sıcak sıcak yenmesidir. Her kentte bulunandan farkı, çok tazeliği ve özel yapılanında glikoz bulunmasıdır.
Höşmerim : Peynir tatlısıdır. Taze keçi peynirinden yapılır. İçerisine irmik katılmaz. Uşak’ın höşmerimine kaşığı dokundurunca höşmerim sakız gibi uzar.
Katmer : Saç üzerinde tahinli ve haşhaşlı olmak üzere iki çeşit yapılır.Hamurun içerisine sonradan konan tahin hamuru tel tel yapar. Bugün için pastanelerde yapılan katmere hiç benzemez. Çünkü Uşak’lı katmeri en az 400-500 gr. hamurdan yapar. 20×20 cm.lik bir kare şekline getirerek saç üzerinde pişirir.
UŞAK KÜLTÜR HAZİNELERİ
KARUN HAZİNELERİ:
Karun Hazinesi veya Karun Hazineleri Çoğu M.Ö. 560-546 yılları arasında Lidya ülkesini yöneten Kroisos (Karun) dönemine ait olan ve Uşak’ın 25 km batısında ve İzmir Karayolu üzerinde bulunan Güre Köyü yakınlarındaki tümülüslerden 1960’lı yıllarda çıkarılarak kaçırılan ve 1993 yılında geri alınan eserlerin toplu adı. Bazı kaynaklarda Lidya Hazinesi veya Lidya Hazineleri olarak da anılırlar.
Lidya döneminin en görkemli eserleri arasında yer alan bu hazine 1965-66-68 yıllarında kaçırılmıştır. İlk soygun 1965 yılında Toptepe tümülüsünde gerçekleşti. 5 kişilik grup tünel kazarak mezar odasına ulaşarak, buradaki buldukları eserleri dönemin parasıyla 65,000 TL’ye sattılar. Daha sonra, 1966’da, İkiztepe tümülüsü 11 kişi tarafindan soyuldu ve oda içesindeki 150 parça önce saklanıp daha sonra 160,000 TL’ye satıldı. Güre’deki üçüncü soygun 1968 yılında Aktepe tümülüsünde yapıldı ve bulunan resim ve kabartmalar 40,000 TL’ye satıldı. Hazinenin tamamı New York’daki Metropolitan Müzesi’nde 1985 yılında bir sergide gazeteci Özgen Acar tarafından görülmeleriyle bulundu. Dönemin Kültür bakanlığının uyarılması sonucu müzenin depolarında saklanan eserleri almak için 1987’de dava açıldı ve yaklaşık 40 milyon dolarlık masrafa yol açan hukuki süreçler sonunda 1993’de Türkiye’ye geri getirildi. İade müze yetkilileri 6 yıl süren davayı kaybedeceklerini anlamarıyla gerçekleşti.
1996’dan beri Uşak Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen Karun Hazineleri’ni son beş yılda 769 yabancı turistin ziyaret ettiği ortaya çıktı. Yer sıkıntısından dolayı onlarca eserin üst üste istiflendiği müzede, 35 bin 573 tarihî eser bulunuyor. Bu eserlerin yüzde 10’u sergileniyor. Müzede Karun Hazineleri’ne ait 450 adet eserden 300’ü sergileniyor.
Dünyada eşi bulunmayan hazineye olan ilgisizliğin tanıtım eksikliğinden kaynaklandığı belirtiliyor. Uşak İl Kültür ve Turizm Müdürü Şerif Arıtürk, “Son beş yılda otellerimizde 16 bin 762 yabancı konaklamış. Bunlardan sadece 769’u müzeyi ziyaret etmiş.” diyor.
ULUBEY KANYONU:
Ulubey Kanyonu (Ulubey Canyon) Uşak ilinin Ulubey ilçesi sınırları içerisindedir. ABD deki Arizona Eyaleti sınırları içersinde buluvnan Büyük Kanyon dan sonra dünyanın en büyük 2. kanyonudur. Bugüne kadar bilinmeyen kanyon, Ulubey Çayı ve Banaz Çayı boyunca devam eden bir ana kanyon ile buna bağlanan onlarca büyük yan kanyonlardan oluşur. Ulubey çayı, bütün kanyonu adeta saklı bir cennete çevirmiştir.
Ulubey’de ilin güney ve güney batı kesimlerinde jeolojik yapının özelliğinden dolayı oluşan Ulubey Kanyonu, kanyondan geçen Dokuzsele Deresi’nde meydana gelen kirlilikten dolayı turizme açılamıyor. Kanyonun, dibinden geçen Dokuzsele Deresi temizlendiğinde yamaç paraşütü ve doğa turizmine açılması planlanıyor.
Kanyonların il turizmi için büyük kazanç olduğunu belirten Ulubey Belediye eski Başkanı Hüseyin Buğdaylı, “Ulubey Kanyonu Uşak ve Ulubey için büyük önem taşımaktadır. Bu bölgenin Türk turizmine kazandırılması büyük kazanç olacaktır. Kanyonun turistlik önem kazanabilmesi için içersinden geçen Dokuzsele deresinin temizlenmesi gerekir. Uşak Karma-Deri Organize Sanayi Bölgesi’nin kimyasal atıkları bu derelere atıldığı sürece bölgede herhangi bir çalışma yapılamaz” dedi.
Ulubey Belediyesi olarak kanyonlar için şu an için herhangi bir proje düşünmediklerini ama arıtma tesislerinin açılmasından sonra bölgenin turizme kazandırılması için proje hazırlayacaklarını ifade eden Buğdaylı, “Derelerin tamamlanacak arıtma tesisi ile kirlilikten kurtulacağını biliyoruz. Derelerden temiz su akmaya başladığı taktirde kanyon eski güzelliğine kavuşacak. Ulubey Belediyesi olarak eğer dereler temizlenirse kanyonun Türk turizmine kazandırılması için gerekli çalışmayı yapacağız. Öncelikli olarak kimyasal atıkların temizlenmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
Kanyonda her türlü meyve ve sebze yetiştirilir. Kanyona toprak yollardan iyi bir arazi aracı ile inebilirsiniz veya belirlediğiniz bir güzergahta grup halinde yürüyüş yapabilirsiniz. Ulubey Belediye eski Başkanı Hüseyin Buğdaylı, bölgeyi koruyarak turizme kazandırmak için gayret sarfediyor. Banaz çayında sal sporları, kayalıklarda tırmanış, kanyon boyunca balonla gezinti yapılabilir. Ulubey İlçesi, Uşak merkeze 29 km mesafededir ve gün boyu toplu taşıma imkânı vardır. Uşak merkezinde konaklayabilir ya da kanyona hakim tepelerde çadır kurabilirsiniz.
CLANDRAS KÖPRÜSÜ:
Uşak ilinin Karahallı ilçesinde yer alan Frigyalılar döneminden kalma tarihi köprü. Köprü Banaz Çayı üzerine yaklaşık 2500 yıl önce yapılmıştır. Köprünün iki ucu, dağ kayalarının yarı beli üzerine oturmuştur. Uzunluğu 24 metre, derinliği 17 metre, eni 1,75 metredir. Taşların yüzleri kalemle işlenmiş ve kemerlerin iri taşları zıvanalı olarak birbirine iyice kenetlendirilmiştir. Kemeri kasnak biçimindedir. Köprü fil ayağı tabir edilen iki ana gövdeden oluşmuş sabit kaya üzerine bindirme tekniğiyle inşa edilmiştir. Hangi amaçla yapıldığına ait hiçbir iz bulunmamaktadır. Ancak kilit taşlarından birinin oynaması üzerine son yıllarda beton ile tamir edilerek orijinalliğini yitirmiştir. Köprünün yanında Karahallı Elektrik Santrali vardır. Santralden boşaltılan su beton bir kanal ile köprünün yanıbaşından 17 metre yükseklikten dökülmektedir. Clandras Köprüsü ve çevresi bölge için önemli bir mesire yeridir.
EŞME KİLİMLERİ:
Kilim dokumacılığı Anadolu”da yüzyıllardır süren geleneksel Türk el sanatlarından biridir. Anadolu kilimleri yapıldığı köy, kasabanın ya da dokunduğu desenlerden birinin adını alır. Uşak’ın Eşme ilçesinde dokunan kilimler de Eşme kilimleri olarak anılmaktadır. Eşme Kilimleri kendine has desen, renk bakımından Anadolu’nun diğer kilimlerinden ayrı bir özelliğe sahiptir. Eşme Kilimleri, kök boya ve atkısı, çözgüsü yün olan pastel donuk renklerden oluşmaktadır. Eşme ve köylerinde dokunan kilimlerde yün, pamuk, kıl, tiftik, gibi liflerden elde edilen iplikler kullanılmaktadır. Kırmızı, yeşil, mavi, siyah, beyaz, kahverengi ve lacivert Eşme kilimlerinde en yaygın kullanılan renklerdir. Eşme Kilimlerinde yeşil murat, mavi ümit, kırmızı tutkulu sevgi, mor keder, anlamına gelmektedir. Her kilim ayrı bir öyküyü anlatır.
Eşme Kilimleri’nin çözgüleri orta kalınlıkta yün ve pamuktandır. Kenarları küçük dolgu motifleri ile bezelidir. Renkler soluk gri, yeşil, pastel kırmızı ve bazen bordürlerde siyahtır. Eşme kilimleri, Batı pazarlarının gözde kilimlerindendir.